Sektör Şubat 2017’den itibaren nitratlı gübrenin kontrollü satışına başlanacağını umarken geçtiğimiz hafta Başbakan Binali Yıldırım önemli bir açıklama yaptı. Kimyasal gübrenin teröristlerce bomba yapımında kullanıldığını, toprağı da çoraklaştırdığını söyleyen Yıldırım,

“Yavaş yavaş bu kimyasal gübre işinden çıkacağız. Biyolojik gübreye yöneliyoruz” dedi.


Hemen ardından geçtiğimiz günlerde de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın yaptığı benzer açıklamalar gübre sektöründe yeni bir dönemin sinyalini verdi. “Azotlu gübre ile topraklarımızı mahvettik” diyen Erdoğan, doğal gübreye dönmek durumunda olduklarını belirterek,

“Doğal gübreye dönerken de çöp atıklarını kompost gübreye çevirmek suretiyle bunları gübrelemede rahatlıkla kullanabiliriz. Ve böylece kimyevi azotun tehdidinden tüm tarımsal gıdalarımızı kurtarabiliriz”

diye konuştu.


Şimdi gelelim asıl noktaya…

Bu gelişmeler ışığında sektörde ister istemez bazı soru işaretleri belirdi.

Nitratlı gübrenin yasaklanması sonucu doğan açık nasıl kapatılır?

Kimyasal gübrenin ikamesi ne olacak?

Yeterli altyapı ve üretim kapasitesi mevcut mu?

Sektörü nasıl bir gelecek bekliyor?


Tüm bu soruların yanıtını, konunun muhataplarından Hexagon Katı Atık Yönetim Kurulu Başkanı Jan Nahum ile Tarım Analiz‘de aradık.

Jan Nahum’u bir çoğumuz otomotiv sanayinin duayen isimleri arasında bilir ama kendisi aynı zamanda yaklaşık 7 yıldır organomineral gübre üretimi üzerine de yoğunlaşmış durumda.

Organomineral gübre ne derseniz, aslında tam da bugünlerde kimyasal gübreye alternatif olarak gösterilen bir ürün olarak özetleyebiliriz.

Bugün, toplam 7 üretici firma ile faaliyet gösteren yurtiçi kimyevi gübre sektörünün toplam üretim kapasitesi 5,7 milyon ton düzeyinde.

Jan Nahum, organik ve organomineral gübre üretiminin payının oldukça düşük olmasına karşın yakın gelecekte pazarın hakimi olacağı görüşünde.


Türkiye’de yılda yaklaşık 300 bin ton organomineral gübre üretimi gerçekleşirken, hayvan gübresi olarak da tabir edilen ve tarımsal atıkları da kapsayan doğal gübre miktarı ise 700 bin ton civarında.

3 çeşit gübre türü olduğuna dikkat çeken Nahum, bunları kimyasal gübre (kimyasal methotlarla üretiliyor), organik gübre (doğal kaynaklardan üretiliyor) ve organomineral gübre (Bitkinin ihtiyaç duyduğu mineraller, doğal kaynaklarla üretilmiş organiklerle birleştiriliyor) olarak sıralıyor.

“Toprağın sahip olduğu organik miktar tarımın olmazsa olmazlarından” diyen Nahum, bunun da belli bir seviyede olması gerektiğine dikkat çekiyor. Nahum’a göre, ideal olarak toprakta organik madde oranı yüzde 4–5 seviyelerinde olması gerekirken, tavsiye edilen en alt seviye ise yüzde 3 olmalı.


Peki bizim topraklarımızda durum ne?


Türkiye’deki tarım arazilerinin yüzde 90’ında organik madde miktarının yüzde 3’ün altında olduğunu belirten Nahum, “Türkiye’de topraklar organik madde bakımından adeta fakir durumda, tarım arazilerinde organik madde ortalaması yüzde 1 seviyelerinde” diyor.

Tarım arazileri organik madde açısından zayıf olduğu için kimyasal gübrelerdeki mineralleri toprağın alamadığını söyleyen Nahum, bu yüzden tüm minerallarin arazide kaldığını söylüyor.

Nahum’a göre bu durum iki yönden olumsuz etki yaratıyor: Hem bitki ihtiyacı olan mineralleri alamıyor hem de mineraller arazide kalıyor. Böylece arazi çoraklaşıyor.


Peki bunun yansımaları nasıl oluyor?


Cevabı Nahum şöyle veriyor: “Toprak her geçen yıl daha çorak hale geliyor. Böylece rekolte ve verim kaybı yaşanıyor. Bir başka olumsuz etkisi ise yağışlar ve sulama neticesinde bu kimyasal maddeler yer altı sularına karışıyor.”

Bu yüzden organik esaslı gübrelere ihtiyaç olunduğunu savunan Nahum, toprağın bu şekilde daha verimli hale geldiğini iddia ediyor.

Nahum, “Organik gübre minerallerle birlikte kullanıldığında hem ekinlerin istendiği şekilde büyümesi sağlanır hem de organik gübrenin tüm avantajlarını insana ve toprağa olan zararlarının da önüne geçilmiş olunur” diyor.

Anladığımız kadarıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Çöpten, tarım atıklarından organik maddeyapın, o organik maddeyi kompostlaştırın ve ondan da doğal gübre yapın” derken kastettiği şey de tam olarak bu.


Peki gübre sektöründe bu dönüşüm nasıl gerçekleşecek?


Dünyada değişik alanlarda bir takım kırılma noktaları olduğunu hatırlatan Nahum, otomotiv sektöründe yaşanan değişimi hatırlatıyor.

Otomotivde benzinli araçtan dizele ondan da elektrikli araçlara olan geçiş sürecini örnek gösteren Nahum, bu doğal geçişlere tepki göstermek yerine akıntıyla birlikte bu geçişi sağlamanın daha doğru olduğu görüşünde.

Tarımda da bir kırılma noktası yaşandığını savunan Nahum, Avrupa’da bu alanda mevzuatların ortaya çıkmaya başladığını hatırlatıyor.

Avrupa’da nitrat direktifinin çıkarıldığını hatırlatan Nahum, nitratın kullanımının belli bir seviyeye kadar azaltıldığını söylüyor.

Bu konuda öncü ülkeler arasında ise Hindistan‘ı gösteren Jan Nahum, “Hindistan organik ve organomineral gübrelerin kullanımı için ciddi bir teşvik mekanizması uygular durumda. Bu alanda dünyada bir kırılma noktası ve değişim süreci yaşanıyor” diyor.

Bugün gübre sektörününün bu dönüşümü görerek, organik kaynakları kendine sağlaması ve yavaş yavaş tarımın verimini düşürmek yerine aksine rokelteyi artıracak organomineral gübrelere geçiş yapması gerektiğinin altını çizen Nahum, “Bu geçiş yapılabilir. Önümüzdeki 5 yılda Türkiye’de tarımın kullandığı gübrelerin önemli bir çoğunluğu buna dönüştürülebilir. Bu durumda kimyasal ithalatımız yarı yarıya düşer. Yerli kaynaklarımızdan gübre çıkar. Burada biz Türkiye olarak öncü bir konumda olacağımız için dünyaya teknoloji satabiliriz, know-how pazarlayabiliriz. Tarımın bu alanında marka çıkartır ve ciddi bir ihracat potansiyeli de yaratabiliriz” diyor.

Kimyasal gübre sektörünün de bu değişimi görmesi ve buna göre pozisyon alması gerektiğini belirten Nahum, bu alanda 7 yıldır çalıştıklarını ve 100 milyon dolarlık Ar-Ge harcamasıyaptıklarını kaydediyor.

Nahum, “Kendi teknolojimizi geliştirdik. Belediyelerden çöpleri alıyoruz. Onları komposta dönüştürüyoruz. Ondan da organomineral gübre üretiyoruz” diyor.

Tarımsal üretimi devam ettirebilmek ve 2050’de 10 milyara ulaşması öngörülen dünya nüfusunu doyurabilmek için bir taraftan üretimi artırmak diğer taraftan da kimyasalların zararlarını yok etmeye ihtiyaç olduğu aşikar. Nahum’a göre bugün bunu gerçekleştirecek teknoloji var.

Milli Tarım Projesi kapsamında tüm sanayi ve sektör buna destek verir ve gerekli teşvik mekanizması kullanılırsa bu başarılabilir.

Türkiye yılda yaklaşık 30 milyon ton atık üretiyor. Bunun yaklaşık 15 milyon tonu organik atık ve bu miktar her geçen gün artıyor. Bunun yüzde 40’ı komposta çevrilebilir. Bu da yaklaşık 6 milyon ton gübre demek. Türkiye’de sadece belediye atıklarından ciddi miktarda kompost çıkabilir.

Amortismanları yüksek olan bu yatırımların ucuz ve kolay olmadığını ifade eden Nahum, “Çiftçinin organik ve organomineral gübre kullanmaya teşvik edilirken, kimya sektörü dahil olmak üzere yatırımcılar da yeni yatırım noktasında teşvik edildiklerinde sektör 5 yıl içerisinde dönüşümyaşayabilir” iddiasında.

Türkiye’de 20’ye yakın organomineral gübre üreten firma var. Nahum’a göre bu şirketler mevcut konjonktürde çok hızlı şekilde gelişecek.

Kimyasal gübre sektöründeki bazı şirketlerin de üretimlerine organomineral gübreyi de ekleyeceklerini düşünen Nahum, “Türkiye bu şekilde şu an 5,5 milyon ton seviyesinde olan gübre ihtiyacını önümüzdeki dönemde organomineral gübre ile karşılayacak düzeye gelecektir” diyor.

Bu konuda kimyasal gübre sektörü temsilcileri son günlerde konuşmayı tercih etmediği için biz de bu görüşü paylaşmak istedik.


İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com


Solucan Gübresi Satın Al

Tarım Arazilerinde Solucan Gübresi Nasıl Kullanılır?

Solucan Gübresi Kullananlar

Sıvı Solucan Gübresi Kullanım Şekli

Katı Solucan Gübresi Kullanım Şekli

Hangi Solucan Gübresi

Solucan Gübresinin Bilinmesi Gereken Faydaları

Solucan Gübresinin Kimyasal Gübreden Farkı

Katı Solucan Gübresinin Faydaları

Sıvı Solucan Gübresinin Faydaları

Sıvı Solucan Gübresinin Avantajları Ve Bilinmesi Gerekenler